TARİH /// Atatürk’ün Bilim Dünyasına Büyük Mirası : Türk Tarih Kurumu

Tarihini bilmeyen yaşamını bilemez.

İstihbarat ve Analiz Türkiye

Atatürk’ün Türk tarihini dünyaya tanıtmayı amaçlayan mirası ve günümüzde politikaya alet edilmesinin hikayesi…

Türk Tarih Kurumu (TTK)

Atatürk, Türklerin Avrupa ders kitaplarında ikinci sınıf ve barbar gösterilmesinden duyduğu rahatsızlıkla Türk Tarih Kurumunun açılmasına öncülük etmiş; böylece Türk tarihinin önemini ve medeniyetlere sunduğu hizmetleri bütün dünyaya göstermeyi amaçlamıştır.

28 Nisan 1930 tarihinde, Atatürk’ün de bizzat katıldığı Türk Ocakları’nın VI. Kurultayı’nda yapılan görüşmelerde “Türk Tarihi Tedkik Heyeti” oluşturularak Türk Tarih Kurumunun temeli atılmıştır.

Böylece temeli atılan Türk Tarih Kurumu, 29 Mart 1931 tarihinde Türk Ocakları’nın VII. Kurultayı’nda kapatılma kararı alınınca, bu defa 12 Nisan 1931’de “Türk Tarihi Tedkik Cemiyeti” adı ile yeniden teşkilatlanmış ve 1930’daki ilkeler temel alınarak faaliyetlerine devam etmiştir. Kurumun adı 1935 yılında “Türk Tarihi Araştırma Kurumu” olarak değiştirilmiş, daha sonra ise “Türk Tarih Kurumu”na çevrilmiştir.

Kurum bu dönem içerisinde dört ciltlik lise tarih kitaplarını, İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın Anadolu Beyliklerini, bazı kazı raporlarını, Pîrî Reis’in “Kitâb-ı Bahriye” ve haritasını basmış…

View original post 410 kelime daha

TAZİYE MESAJI : ATATÜRKÇÜ DİN ALİMİ Yaşar Nuri Öztürk’E RAHMET, AİLESİNE SABIR DİLERİZ.

Dogmanın bilim ortamında doğal ve müspet bilimlerle ters düşmeyen ve insan aklının üst sınırlarının Varlık boyutuna erebilecek nitelikte olduğunu izah edebilen ki insanın doğası gereği içselliği ve dışsallığı ile bütünlüğün temel taşı olduğunu bilen; neyin ve kimin eseri olduğunu anlatan Şahesere yürüyen bir İnsan…Ruhunuz Şad Olsun, Bilim dünyası ile birlikte sizi çok arayacağız ve özleyeceğiz…Saygılarımızla…

İstihbarat ve Analiz Türkiye

Gerçek bir aydın, din alimi, Atatürkçü, Filozof, İslam dünyasını yetiştirdiği nadir yıldızlardan biri, entelektüel, yurtsever, yobazların, gericilerin ve din istismarcıların düşmanı…

Yaşar Nuri Öztürk…

İyi ki vardın…

Seni hiç unutmayacağız…

Saygıyla minnetle ve rahmetle anacağız…

ÖZEL BÜRO İSTİHBARAT GRUBU

View original post

TARİH : BİZANS İMPARATORLUĞU’NDA TÜRK VARLIĞI

Varlığımızı birliğimizle özdeştirebilmek için varolduğumuz zamanı ve yeri bilmek ve sadece bulunan olarak varolmadığımızı anlamak ki neticede aslı zatında biz hep buralarda idik ancak şimdilerde özünden gelen oluşum gücü ile ileriye yöneldik ve geleceği yönetmeye koyulduk diyebiliyor isek çok da abartmayız, ne dersiniz?…

İstihbarat ve Analiz Türkiye

Bu makalede başta Karadeniz’in kuzeyinde ve Balkanlar’da yüzyıllar boyu varlıklarını devam ettirmiş olan, Hun, Bulgar, Peçenek, Uz, Kuman-Kıpçak gibi Türk boyları ile İmparatorluğu’n doğu sınırında ortaya çıkan Selçuklu Türklerinden Bizans İmparatorluğu hizmetine girenlerin imparatorluk bünyesinde ne gibi uygulamalara maruz kaldıkları, imparatorluk içindeki konumları, idari ve askeri alanda hangi kadrolarda görev aldıkları üzerinde durulacaktır.

M.S. 5. yy.’dan itibaren Karadeniz’in kuzeyine ve Balkanlar’a inen Hun, Avar, Bulgar, Peçenek, Uz ve Kuman-Kıpçak gibi Türk boyları Bizans İmparatorluğu için sürekli bir tehlike oluşturmuşlardır. Bizans tarafından barbar olarak nitelenen bu Türk boyları ile sınırdaş olmanın getirdiği zorunluluk karşısında, gelebilecek her türlü saldırıya karşı hazırlıklı olma düşüncesinden hareketle bu toplulukları anlamaya ve tanımaya yönelmek Bizans idari mekanizmasının değişmeyen bir politikası olmuştur. Bu bağlamda, Saray Katipliği’nde Barbarlar bürosu olarak adlandırılan özel bir birimin varlığı ve bu birimde yine Barbar olarak adlandırılan komşu milletler hakkında çeşitli bilgiler toplanması Bizans’ın bu konuya gösterdiği hassasiyetin bir delilidir denilebilir. Bu birimde…

View original post 8.554 kelime daha

E-KİTAP : ANEKDOTLARLA ATATURK

Lider İnsan kimliğini tanımlarken tüm yaşamı boyunca kendini ve diğerlerini yaşamıyla betimleyen ve insan kişiliği oluşumunda yerini alan şeylere ve kişilere her daim yaşam rehberi olacak şekliyle izahlarda bulunan bir anlatımdır adeta bizler için “O İnsan” halini olgu ve oluşumları ile farz ve fark eden anlam bütünlüğüne sahip olma ve kılma anlayışı..

İstihbarat ve Analiz Türkiye

View original post

E-KİTAP : GAZİ MUSTAFA KEMAL’İN KURAN KÜLTÜRÜ

İnsanın asıl dininin kendi öz benliğinde yaşadığı ve özü itibariyle dışarıdaki yaşamla bağlantı kurduğu yaşattıkları olarak özetler isek içsellikte sadece ve sade bir dua ile temas halinde olduğumuz Yaratıcının yakarış ateşimize karşılık bize akletmeyi ki çözüm arama yollarının aranması olarak yapılanların da itaat olarak bize döndüğü ve bizim de onun etrafında dolaştığımız yararların bilinç düzeylemesi ve düzenlemesi ile sıralanan dizi-dizi yaşamların bizler için tabiri caiz ise bir nev’i şahsi taahhüt olduğunu bilen bir İnsan aynı zamanda…Aziz Ruhları Şad Olsun…

İstihbarat ve Analiz Türkiye

View original post

KARAHANLILAR DEVRİNDE İSLAMİYET VE İLK TÜRKÇE KUR’AN-İ KERİM MEALI

Kendi dilimiz ile dillendirdiğimiz sözümüzü anlarız, kendi dilimizde kendimize anlatılanı da anlarız, aman diyebilmek için iman edebilmek için âhüzâr-ın yankılanabilmesi için denileni yaşamamız şarttır.

Tengritagh Akademiyesi

Karahanlılar Hrt.

Uygur Haber ve Araştırma Merkezi(UYHAM)

Çağrı ÇELİKÖZ

Büyük Türk Tarihi boyunca Türkler, her zaman insanüstü bir kuvvetin varlığına inanmış ve onun ancak tek olabileceğine kanaat getirmişlerdir. Milyon yıllık Qara-tau kültüründen ibrikle süzülürcesine gelen bu inanç Türklerin yaşamının her köşesinde kendini göstermiş ; en derin noktalara kadar belleğine , kültürüne işlemiştir.
Türklerin inandığı bu tek tanrılı dine Tengricilik yada Gök Tanrı dini adı verilir.
Türk’ün yaşama bakışıyla, hayattan aldığı ilhamlarla gelişmiş olan Tengricilik, Türk kültürüyle iç içe geçmiş ve ayrılmaz bir bütünlük arz etmiştir. Nitekim bu dönemden kalan çaput bağlama, ölünün ardından helva dağıtma, mevlit gibi inanışlar tamamen Türk kültürüne özgü uygulamalardır. Tepeden tırnağa Türklerin ulusal dini haline gelen Tengricilikte Tanrıya yakarışlar da doğal olarak Türkçe yapılır. İster beşeri ister ilahi ne olursa olsun Tengricilikte ibadet dili ana dil olan Türkçedir. Binlerce yıldır devam eden Türkçe ibadet din değiştirilmesiyle dahi terk edilmemiş her zaman olduğu gibi Türk, Tanrı’sına Türkçe yakarmış onu…

View original post 1.050 kelime daha

TARİH : TÜRKLERDE YILBAŞI VE BAHAR GELENEĞİ

Tarih Toplumları özellikle yerleşik yaşama doğru yol almaya başlamaları ile birlikte tarım işi ile uğraşır hale gelmiş ve yaşadığı süre boyunca olan olayları yaşama tutunabilmek için önemsemiş ki onları ve zamanını yeri ile betimleyerek hesaba almış ve zamanla bu dönemleri de tespit eder şekiller üreterek haliyle tarihi süreçte gelişim göstermiştir…

İstihbarat ve Analiz Türkiye

Bir yıl içerisinde doğada baş gösteren değişiklikler insan toplumunun hayatını her zaman etkilemiş ve bunlar tarih boyunca bütün halklar tarafından çeşitli tören, ayin ve bayramlarla kutlanmıştır. Takvim merasimleri olarak bilinen bu törenler, toplum hayatındaki önemine göre şu veya bu şekilde korunmuş, bir kısmı zamanla sadece bazı motiflerini geride bırakarak kaybolmuş, en önemlileri ise günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. Havaların ısındığı, tabiatın, hayvan ve bitkilerin canlandığı, dağların, ormanların, çimenlerin yeşillendiği ve özellikle hayvanların yavrulamaya başladığı ilkbahar mevsimi, doğal olarak insan toplumunun hayatını en çok etkileyen mevsimlerden birisi olmuştur. Bunun içindir ki tüm dünya halklarında ilkbahar törenleri canlı bir şekilde hâlâ yaşatılmaktadır.

Kuzeydoğu Asya’dan Merkezi Avrupa’ya kadar geniş bir coğrafyada yaşayan Şamanist, Budist, Hıristiyan, Musevi, Müslüman Türk Halkları arasında bugün de varlığını korumakta olan ve her yıl coşkuyla kutlanan Yılbaşı/Bahar bayramı değişik adlarla adlansa da, fonksiyonel, semantik (anlam) ve pratik açılardan bir bütün olarak ortaya çıkmaktadır.

Yazılı kaynaklarda ilk defa Kaşgarlı Mahmut’un “Divanı…

View original post 3.797 kelime daha

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI DOSYASI : ÂŞIKLIK GELENEĞİ VE ÂŞIK EDEBİYATI

Âşıklar Dilin Piri olan özel kişiler ki sadece özgün sözlerle değil sözün özü ile de dile geleni seslendirirler, onlar bizlere güzel konuşmanın nedenlerini güzel düşünmenin nasıllarını ve düşte gördüklerini gerçekte niteleyen söylemlerini onlarla betimleyen, İnsandır. İletişimin esası olan seslendirmenin ustalarından dilimizi kullanırken yararlanabildiğimiz ölçüde, söylemlerimiz ölçülü ve söylediklerimizin dengi oluveririz, âşıkların dili âşıknâmeleriyle…

İstihbarat ve Analiz Türkiye

Aşıklık geleneği, Türk kültüründe önemli bir yer tutmaktadır. Âşık, bulunduğu toplumun sözcüsüdür. Âşıklık geleneği, yüzyılların deneyimlerinden süzülerek biçimlenmiş, belirli kuralları olan, şiirin kalıcı ve etkileyici özelliğinden yararlanarak kuşaktan kuşağa aktarılan bir değerler bütünüdür. Âşık edebiyatı sözlü gelenekte yaşatılan bütün ürünlerle beslenir. Âşık şiirinin özünde bağlı bulunduğu kültüre ait örnek değerler ve ahlak anlayışı yatar. Din, gelenek ve güncel yaşam, âşık edebiyatını besleyen diğer kaynaklardır.

Âşık edebiyatı, kendisini besleyen bütün kaynakların yönlendirmesi ve mutlak güzelliğe ulaşma çabası ile ilahi aşkı, dînî-tasavvufî şiirlerle yüceltir, günlük yaşamın özelliklerini ve beğenisini över, acılarını dramatik dille vurgular, toplumsal ve kişisel çarpıklıkları taşlamalarıyla gözler önüne serer. Anadolu insanının dünya görüşünün yanı sıra estetik modeller de bu ürünlerde temsil edilir.

Âşıklar, sazlı (telden), sazsız (dilden), doğaçlama yoluyla, kalemle (yazarak) veya birkaç özelliği birden taşıyan geleneğe bağlı olarak şiir söyleyenlere “âşık”, bu söyleme biçimine “âşıklık-âşıklama”, âşıkları yönlendiren kurallar bütününe de “âşıklık geleneği” adını veriyorlar.

Aşıklık geleneğindeki tanımlamaya göre…

View original post 7.785 kelime daha