İbn Haldun’daki İlginç Evrim Fikri

Salih Cenap

İbn Haldun, İslam bilim tarihinde çok önemli bir figür. Ortaya attığı, açık açık kurucusu olduğunu söylediği ve detaylarını izah ettiği “umran ilmi”, bugün sosyoloji, antropoloji, siyaset bilimi, ilahiyat, tarih ve tarih felsefesi isimlerini alarak özelleşen pek çok ilim dalını şemsiyesi altında buluşturuyor.

Yaşadığı yıllar (1332-1406) İslam medeniyetinin bilimsel açıdan en parlak döneminin hemen sonrasına denk gelen İbn Haldun, keskin zekâsı ve meseleleri derinden kavrayışının ötesinde düşünce sistemini sağlam bir metodoloji çerçevesinde yapılandırabilme kabiliyeti ile temayüz ediyor.

İbn Haldun’un dünya çapında tanınan eseri olan Mukaddime’de, onun yaşadığı zamandan yaklaşık 300 sene sonra ortaya çıkacak ve dünyanın gidişini değiştirecek aydınlanma düşüncesinin temel taşlarından biri olan rasyonel düşüncenin izlerini tespit etmek mümkün. Tarihî bilginin kaynaklarını, malzemesini, belgelerini ciddi bir tenkit ve tahlil süzgecinden geçirmeyi vazgeçilmez bir ilmî gereklilik sayan İbn Haldun, bu yaklaşımıyla yepyeni bir bilimsel düşünce tarzının kapısını aralamış görünüyor.

Claude Lévi-Strauss, Arnold Toynbee, Philip Khuri Hitti, Robert Flint, Bernard Lewis gibi…

View original post 1.348 kelime daha

Parapsikoloji

Avrupa Yakası Psikolog

Çoğumuz aklımıza gelen bir arkadaşımızın bizi aradığı, düşündüğümüz veya rüyada gördüğümüz bir şeyin gerçekleşmesi gibi olaylar yaşamışızdır. Bazı kişiler bu tip duyu dışı algılamaları daha yoğun yaşarlar, başkalarının düşüncelerini okur, cisimleri düşünce gücüyle hareket ettirir ya da gaipten haber verirler. Yüzyıllardır böyle insanların varlığı bilinmekte, onlara karşı korkuyla karışık saygı duyulmakta ve bu konu merak edilmektedir.

Parapsikoloji terimi ötesinde anlamına gelen “para” ekinin “psikoloji” ye eklenmesi ile oluşturulmuş olup sözlükte; “doğaüstü olayları araştıran, telepati, gaipten haber alma, duyu dışı algılama vb. olayları inceleyen ruh bilimi” olarak açıklanmaktadır.

Doğaüstü güçlere sahip insanlar bilim insanlarının da dikkatini çekmiş, özel olarak oluşturulmuş laboratuvar ortamlarında araştırılmalar yapılmıştır. Psişik yeteneklere dair ikna edici bilimsel bir kanıt bulunamamış olmakla birlikte günümüzde Parapsikolojik araştırmalar akademik olarak sürdürülmekte ve Avrupa’da bazı üniversitelerde Parapsikoloji alanı bulunmaktadır.

Yapılan çalışmalarda parapsikolojik araştırmalar:

  1. Psişik yetenekler ve deneyimler ve 2. Fiziksel etkiler olarak iki ayrı şekilde yürütülmektedir. Psişik yetenekleri olan kişiler hiçbir aracı…

View original post 178 kelime daha

Başsız Uzay Adamı Vakası…

Mehmet Mollaosmanoglu / Blog

1973 yılında Van’da Urartulardan kalma olduğu düşünülen bir heykel ele geçirilir ve İstanbul Arkeoloji Müzesine teslim edilir. Fakat her nedense eser sergileneceğine, tam tersi kadife bezlerle sarılıp sarmalanıp kaldırılır. O zaman Türkiye’de yayımlanan ‘Bilinmeyen’ dergisi bu durumu konu eder. Çünkü bir roket içindeki başsız astronot heykelidir sözkonusu olan. Olay Alman dergilerine de yansıyınca dünyanın en tanınmış Sümeroglarından Zecharia Sitchin’in ilgisini çeker. Bu esnada ünlü Alman dergisi Magazin 2000, İstanbul Arkeoloji Müzesi’ne bu eserin neden sergilenmediğini sorar. Gelen yanıt şöyledir:

“Heykel, ait olduğu dönemin tarzını yansıtmıyor, bir uzay kapsülünü andırıyor olsa da elbette o zaman böyle şeyler yoktu. Dolaysıyla heykelin sahte olduğunu düşünüyoruz.”

Dergiye verilen bu yanıtla daha da meraklanan Zecharia Sitchin, sırf bu heykeli görmek için İstanbul’a gelir. O zamanın Arkeoloji Müzesi Müdürü Dr. Alpay Pasinli ile görüşür. Müdür heykelin sahte olduğunda ısrar eder hatta alçı kalıba dökülmüş olabileceğinden bahseder. Bilim adamının ısrarıyla heykel getirilir.

Sitchin evirir çevirir ve sorar…

View original post 369 kelime daha

Egzotik Maddeler, Zamanla Değişen Yasalar ve Anlam Arayışı

우주 이야기 - ucu iyagi

Dünya gezegeni üzerinde yaşayan canlıların kafalarını yukarı kaldırıp içinde bulundukları evrenle ilgili sorular sormaya başlamalarının üzerinden çok fazla zaman geçmedi henüz. Bu sorular bize şimdiyle ve geçmişle ilgili çeşitli verileri birleştirebilme olanağı sundu. Şu anda insanların üzerinde bulundukları gezegenle ilgili global etkilerde bulunabildikleri Antroposen Çağını (Antropocene Epoch) yaşamaktayız. Doğanın işleyişindeki temel kuralları çözümleyip onu manipüle ederek yeni aletler geliştirebiliyor ve evrenin içeriği ve temelindeki yasalarla ilgili çıkarımlarda bulunabiliyoruz. Peki, bu ne kadar devam edecek? Sonunda içinde bulunduğumuz bu yapıyı çözebilecek miyiz ya da aşırı fosil yakıt tüketimi nedeniyle iklimsel değişikliklere yol açarak yahut nükleer savaşlar çıkartarak evren tarihinde küçük bir dalgalanma olarak tüm bu bilgi birikimimizle beraber yok olup gidecek miyiz? Cevapları henüz bilemiyoruz.

anthropocene

Gökyüzüne baktığımızda yıldızları, bulutsuları, galaksileri, galaksi kümelerini görebiliyoruz. Fakat çok yakın bir zamanda keşfettiğimiz gibi bu gördüklerimiz evrendeki madde içeriğinin çok küçük bir kısmını oluşturuyor. Işık saçan ve ışık saçmayan bildiğimiz anlamdaki maddesel yapılar evrenin toplam…

View original post 457 kelime daha

Başlangıç, Patlama, Sıçrama, Açıklama ya da Hiçbiri

우주 이야기 - ucu iyagi

Birdenbire kendimizi içerisinde buluverdiğimiz bu evren neyin nesidir? Bütün bunlar nereden geliyor? Neden buradayız? Bu sorular, insanlığın varoluşundan beri zihinleri kurcaladı ve farklı kişiler ve toplumlar faklı cevaplar vererek, kendi varlıklarına ilişkin bir anlam oluşturmaya ve yaşamaya devam etme süreci içinde kendi iç gerilimlerinden kurtulmaya çalıştılar. Anlayabildiğimiz kadarıyla, gözlenen evrendeki tüm varoluş biçimleri ortak bazı temel kurallara göre hareket ediyor. Bu kurallar göz önüne alınarak evrene baktığınızda, aslında tüm olayları neden-sonuç ilişkilerine bağlayabiliyorsunuz. Doğa bilimleri de işte bu yasaları daha iyi anlamaya çalışma çabasından başka bir şey değil. Fakat bütün bunlara rağmen temeldeki o varoluşa ilişkin sorular yanıtsız kalıyor. Bu da zaten böyle olmak zorunda, çünkü gözlenen evren dışından herhangi bir veri bize ulaşamadığı için, bu konuda bir çıkarımda bulunabilmemiz de olanaksız.

the beginning

Peki, her şeyin kaynağına ilişkin ulaşabildiğimiz bilgilerin sınırında neler var? 1920’lerin sonlarında Edwin Hubble’ın gözlemleri, gökyüzünde gördüğümüz galaksilerin yüksek hızlarla bizden uzaklaştıklarını ortaya çıkardı. Bunun nedeni, bizim evrenin…

View original post 467 kelime daha

Kendiliğinden-Organizasyon, Karmaşıklık ve Dağıtıcı Yapılar

우주 이야기 - ucu iyagi

Karmaşık yapıların içinden çıkan düzen adacıkları ve kendiliğinden-organize olabilen denge-dışı sistemler. Evrenin tüm karmaşıklığını yaratan süreçlerin temelinde bu olaylar varmış gibi görünüyor. Evrenin tam bir termodinamik denge, sakinlik ve ölüm halinde bulunmayıp karmaşık ve değişen yapılar ortaya çıkarabiliyor olması, tüm ölçeklerde görülebilen kendiliğinden-organizasyon süreçleriyle bağlantılı. Yani herhangi bir sistem, enerjisi arttıkça karmaşıklığını da artırıyor ve sonunda bozulmadan kalabilen kararlı yapılar ortaya çıkarıyor. Öyle ki bu kendiliğinden-organize yapı örnekleri ısı transferi yapan konveksiyon akımlarından canlılığın kökenindeki minik hücrelere, daha büyük organizmalar ve insanlardan insanların kurduğu şehirlere, atmosferdeki kasırgalar ve okyanuslardaki akıntılardan Jüpiter’in büyük kırmızı lekesine ve evrenin büyük ölçekli yapısındaki galaksilere kadar uzanıyor. Yani içinde bulunduğumuz tüm doku, karmaşıklık ve kendiliğinden-organizasyon yasalarıyla yönetiliyor.

self-organization

Bütün bu denge-dışı organize yapılar, sistemin dışından sürekli bir enerji akışına bağımlılar. Fakat ilginç olan nokta, sisteme dışarıdan sağlanan enerjinin sistemin hareket ölçüsünü artırmakla kalmayıp karmaşık ve lokal olarak kararlı yapılar ortaya çıkartabiliyor olması. Dünya gezegeni durumunda dışarıdan…

View original post 171 kelime daha

SOSYAL FOBİ

Öz-Güç

İnsan sosyal bir varlıktır.bunu hepimiz biliyoruz fakat nasıl olur da bu denli sosyal bir
varlık bulundugu ortamdan ve bu ortamın ürünü olan bireylerden uzaklaşmak ister.Bunu çeşitli nedenlere baglayabiliriz ilk neden bireyin etrafının yüksek egolu bireyler tarafından sarmalanmış olması halidir.Kendinden emin olmayıp özgüven eksikliği yaşayan bireyler bulundukları ortamı bir savaş alanı haline getirebilmektedirler.Bu üstü kapalı kör kılıçlarla
yapılan ego savaşları bireyi diğerlerinden ayıran bir yola sürükleyebilmektedir.böylece
kendini bulundugu ortama ait hissetmeyen ve diğerleri tarafından sürekli not verilen
birey kendisini o ortamdan soyutlama ihtiyacı duyar.ikinci neden ise bireyin kendisiyle
alakalı olan sosyofobik nedenlerdir.Burada ki en önemli etmen bireyin sosyal ortama
karşı kapalı bir kutu gibi olma halidir.kişi çevresindeki etmenlere karsı duyarsızlasır
ve isteksiz bir hale gelir.Bu sendromun bir ileri seviyesinde kişinin içerisine dışarıdan
gelecek tehlikelere karsı endişe ve korku yerleşmektedir.Dışarıdan gelen müdahalelere
karsı kayıtsız hale gelen birey kalabalığa karışmaktan ve onun bir parcası olmaktan
çekince duymaya başlar.İşte tam bu noktada sosyal anksiyete…

View original post 97 kelime daha